RESİMDEKİ MEYVELER (ÇOCUK HİKAYESİ)

Küçük Ali dolabını açtı, resim defterini aldı. Yaptığı resimlerle neredeyse tamamı dolmuş defterinde boş bir sayfa aradı. Defterin bütün yapraklarına teker teker göz gezdirdikten sonra nihayet arada kalmış boş sayfayı bulabildi. Defterini, açık bir şekilde masasının üzerine koydu.


Çekmecesini açtı. Resim yapmayı çok seven Ali, boya kalemlerini her zaman masasındaki en üst çekmeye koyardı. Her türden ve renkten boya kalemleri vardı. Kalemlerinin hepsini, her zaman çekmecesine düzgün bir şekilde sıralardı. Kalemlerinin arasından sarı, mavi, kırmızı, yeşil ve turuncu renkli olanlarını aldı, onları da masasına, defterinin yanına koydu.
Kendisi için biraz büyük olan sandalyesine güçlükle tırmandı ve oturdu.

- Bugün meyvelerin resmini yapmak istiyorum, dedi heyecanla.
İlk önce sarı renkli kalemini eline aldı ve defterine bir armut resmi çizmeye çalıştı. Ama çizimine baktığında,
- Hayır, bu bir armut olamaz, çünkü ona hiç benzemiyor, başka bir şey olmalı diye düşündü.
Çizdiği şekle yüz ifadesi vermek istedi. Önce iki yuvarlak göz, bir ağız çizdi. Her iki yana birer kulak ekledi. Hareket edebilmesi için de iki kol ve iki de bacak çizdi. Sanki bir şeyler eksik gibiydi fakat Ali, neyin eksik olduğunu henüz anlayamadı.
Sarı kalemini bırakıp, bu kez mavi kalemini eline aldı.
- Mavi renkte hangi meyveyi çizebilirim ki? Diye düşünürken,
Bu renkle yapabileceği hiçbir meyve olmadığını fark etti ve meyve tabağı çizmeye karar verdi. Çizimi bittikten sonra resmine baktı,
- Ama bu da tabağa hiç benzemiyor, dedi.
Tıpkı armut resminde olduğu gibi, tabağa da iki göz, bir ağız çizdi. Ortasına küçük bir burun ekledi. Kollarını ve bacaklarını da çizdikten sonra mavi kalemini de masasına bıraktı.
Sırada kırmızı kalemi vardı. Kırmızı renkle çizebileceği birçok meyve biliyordu. Sulu bir elma, mis kokulu çilekler ya da ikiz kirazlar çizebilirdi. 3 tane yan yana duran çilek çizmeye karar verdi. Bu kez gerçekten başarmıştı, çizdikleri tıpkı birer çileğe benziyordu.
- Bence bu çileklerin diğer tüm çileklerden bir farkı olmalı, diyerek,
Onlara da sırayla yüz ifadeleri ekledi. Hepsine ikişer göz, ikişer kulak çizdi. Minik burunlarını, kol ve bacaklarını da unutmadı. Son çileğin iki bacağını da çizdikten sonra kırmızı kalemini masaya koydu.
Şimdi elinde yeşil kalemi vardı. Bu kalemle kocaman bir karpuz çizmek istedi ve çizdi. Ali’ye göre bu, oldukça da başarılı bir çizim oldu. Karpuza da bir yüz ifadesi ekledi. Gözlerini, burnunu, ağzını çizdi, her iki yanına kulak iliştirdi. İki de bacak ekleyince karpuz resmi tamamlandı.
Sonra yeşil kalemini kırmızı kaleminin yanına bıraktı. Çizim yapmadığı sadece bir renk kalemi kalmıştı. Turuncu renkli kalemi. Onu da eline aldı. Turuncu kalemini çekmecesinden çıkarırken, onunla ne çizeceğine karar vermişti zaten. Güzel bir mandalina çizdi. Bu mandalinanın, diğerleri ile
arkadaş olabilmesini istedi. Bu nedenle ona da iki göz, iki kulak, burun ve ağız çizdi. Kollarını da ekledi ve turuncu kalemini bıraktı.
- Bütün renkleri kullandım, artık resmim bitti,
Dediği sırada dikkatle çizimlerini inceliyordu. Sanki tuhaf bir görüntü vardı sayfada ama Ali, hiçbir şey fark edemedi.
O sırada Ali, susadığını hissetti. Defterini ve kalemlerini masasında bırakıp kalktı ve biraz su içmek için mutfağa gitti. Geri döndüğünde çok tuhaf bir şey gördü. Yaptığı resmi dikkatle inceledi ve neler olup bittiğini anlamaya çalıştı. Resimdeki bütün çizimler hareket ediyor, konuşuyordu. Sessiz kalıp onları izlemeye ve dinlemeye karar verdi.

Karpuz;
- Burnuma harika kokular geliyor, bu kadar güzel kokan nedir acaba, biliyor musunuz? Diye sordu.
Mandalina;
- Sevgili karpuz, tabi ki bu benim kokum, diye cevap verdi.
Armut;
- Siz neden söz ediyorsunuz acaba, ben hiç koku almıyorum, dedi.
Çilekler, yerlerinde duramıyor, sürekli bir telaş halinde zıplıyor, kollarını çırpıyorlardı, fakat hiçbir şey söylemiyorlardı. Mavi tabak ise, hiç kıpırdamadan, sessiz sessiz yerinde duruyordu.
Karpuz, çileklerin bir telaşı olduğunu ve bir şey anlatmak istediklerini anladı. Çileklerin yanına doğru adım attı,
- Üzgünüm mandalina, bu güzel koku senden değil, çileklerden geliyormuş. Bunu onlara yaklaşınca fark ettim, dedi. Peki ama çilekler neden bunu bize söylemediler? Diye ekledi.
Karpuzun söylediklerinden sonra, mandalina da çileklerin kokusunu yakından koklamak istedi, fakat onların yanına gidemedi.
Armut, bir umutla çileklerin yanına geldi ama hala koku almadığını söyleyerek, şaşkın şaşkın etrafına bakındı. Gözlerini daha da yuvarlak hale getirerek ne yapması gerektiğini düşündü.
Mandalina;
- Sevgili karpuz, ben mavi tabağın hemen arkasında duruyorum. Sende önündesin. Tabağın içine bir tane çilek koyarsan ben de onların kokusunu koklayabilirim, dedi.
Karpuz, mandalinanın gelememesine çok üzüldü ve ona yardım etmek istedi. Fakat karpuz, çilekleri tabağın içine nasıl koyması gerektiğini anlayamamıştı, onlara uzanıp, tutabileceği bir şeyi yoktu ki.
Mavi tabak, etrafındaki bu telaştan ve hareketlilikten rahatsız olmaya başladı, neler olup bittiğini anlayamadı. Meraklı, biraz da kızgın bir şekilde bir sağa bir sola bakındı. “Neden hiç kimse yerinde duramıyor ki“ diye mırıldandı.
Tüm bu olup bitenleri dikkatle takip eden Ali, bir şeylerin ters gittiğini düşündü. Resmine uzun uzun baktı ve sonunda nelerin eksik kaldığını gördü.
Hemen boya kalemlerini yeniden eline aldı. Sarı kalemle burunsuz armuta bir burun, mavi kalemle her şeyden habersiz meyve tabağına iki kulak, kırmızı kalemle mis kokan çileklerin her birine birer ağız, yeşil kalemle yardımsever karpuza iki kol ve son olarak turuncu kalemle de meraklı mandalinaya iki bacak çizdi.

Şimdi resmi tamamlanmıştı ve hepsi daha mutlu görünüyordu.
Ali, yine harika bir resim yaptığını düşündü. Resim defterini özenle kapattı ve dolabına yerleştirdi. Kalemlerini çekmecesine dizdi. Resim defterinin bittiğini ve yeni bir defter istediğini annesine söylemek için, koşarak salona gitti.

Yazar: Nazife DEFTERLİ

 
#
Tamam