Galiba Mudanya-Büyükçekmece deniz hattının açılışıydı. Ana haberlerde bir taraftan hattın yeni açıldığı ile ilgili haber verilirken diğer taraftan da bu hattı ilk kez kullanan yolcularla röportaj yapılıyordu. Yolculardan bazıları daha önce Mudanya’ya karayolu üzerinden gittiklerini, bazıları birkaç aktarmayla ancak ulaşabildiklerini anlatıyorlardı. Yolculardan biri ise daha önce Mudanya’ya hiç gitmediğini, Büyükçekmece’de gezinirken yeni deniz hattı açılışı ilanını gördüğünü söyledikten sonra ilk gün olduğu için bedava olduğunu da görünce atladım deniz otobüsüne dedi.
Amacımız ne?
Okullar da bazen deniz otobüsüne bedava olunca binip daha önce planlamadığı bir yere giden yolcu gibidir. Okulda hepimiz bir koşturmaca içerisindeyiz, yöneticiler hep çok yoğundur, bir taraftan projeler bir taraftan dersler sürer gider. Ancak merkezi sınav sonuçları açıklanır yine falanca dersten netler şu kadar, filanca dersten netler bu kadar haberlerindeki “netler” hiçbirimizin hoşuna gitmez. Neyse teselli olarak her şey merkezi sınav sonucu değil, değerler önemli, sosyal gelişim var, duygusal gelişim var deriz ama kamuoyu bu gelişimlerden de pek hoşnut değildir.
O zaman eğer güçlü bir okul oluşturmak istiyorsak amaçlarımızın net ve okulun bütün paydaşları tarafından paylaşılmış olması gerekiyor. Örneğin Avustralya’nın başarılı ilkokullarından biri olan Eltham North İlkokulu sayfasında amaçlarını ve değerlerini detaylı yazdıktan sonra okulun mottosunu “Gelişiyoruz, birlikte keşfediyoruz ve birlikte yaratıyoruz” olarak belirlemiş. Burada kritik durum bu belirleme sürecine okulun bütün üyelerinin katılmış olmasıdır. Bu belirlemeler tamamladıktan sonra okuldaki bütün uygulamalarımızın okulun kimliği haline gelen bu amaç ve değerlere uygun olması gerekir.
Birkaç yıl önce bir ilimizde yönetici eğitimi sırasında bir ortaokul müdürümüz seviye sınıfları hakkında ne düşündüğümü sormuştu. Ben de seviye sınıfı yapmaktaki amacını sorduktan sonra, peki akademik başarısı düşük olan sınıflara daha başarılı bulduğun öğretmenleri mi vereceksin ya da tam tersi mi olacağını sormuştum. Cevabı sözcüklerle değil, gülümseyerek vermişti. O zaman bu durumu okulun ya da Türk Eğitim Sisteminin hangi değeri ya da ilkesi ile açıklayabiliriz diye sormuştum. Tabi bu uygulamayı herhangi bir değerle açıklamak oldukça zor. Üstelik öğretmenlerin yerlerini değiştirerek akademik başarısı düşük okullara motivasyonu daha yüksek öğretmenleri görevlendiren ülkeler bile vardır.
Okul kim ve ne için var?
Dünya Bankası 2018 raporu diyor ki okullarda bir öğrenme krizi yaşanıyor, öğrenme çıktıları bakımından sosyo-ekonomik düzeyi düşük ve yüksek ailelerden gelen çocukları arasındaki başarı farkı açılıyor. Yani okul öğrenciye “işçi çocuğusun sen işçi çocuğu kal” diyor. Yine rapor okulda öğrenme krizi olduğunun bir “açık sır” olduğunu ima ediyor. Allahtan ölçme sonuçları var da okullardaki öğrenme krizi görmek isteyene görünür hale geliyor. (Dünya Bankasının da günahları elbette çok öğretmenler olarak biz de onun günahlarını yazmaya kalkarsak sayfalar yetmez.) Yine rapor öğretmenleri yetersiz ve motivasyonu düşük buluyor. Yöneticiler de nasibi alıyor rapordan, birçok ülkede eğitim politikalarını ortaya koyanların öğrenme çıktılarını geliştirmeyi hedeflemediğini, ya kendi koltuğunu sağlamlaştıracak ya da ideolojik politikaları yürürlüğe koyduklarını söylüyor.
Güçlü okul, meşru amaçları olan, bir hiza taşına sahip, ne yapıp ettiğini bilen okuldur. Güçlü okul günlük koşuşturmanın arasında derin bir nefes alarak kendi süreçlerini değerlendirebilen, eksiklerini görebilen ve tamamlayabilen okuldur. Güçlü okulun güçlü öğrencileri, öğretmenleri ve yöneticileri vardır. Ve yine güçlü okul ailelerle birlikte bütün okul çevresinin hem öğretmeni hem de öğrencisidir.
Stratejik planlamamız o kadar da stratejik olmayabilir.
Bazen yapıp ettiklerimize bakınca aklıma eski Topkapı şehirlerarası otobüs terminali gelir. İlk olarak çocuklukla gençlik arasında bir yaşımda sabahın erken saatlerinde yarı uykulu halde bulmuştum kendimi o kaotik ortamda. Kulağıma ilk gelen sesler “Haydi beklemeden Almanya, Avusturya, Fransa sesleriydi, meğer Anadolu’dan gelenleri kandırıp paralarını alıyorlarmış. Otogarda otobüsler hareket edemez halde iç içe girmişti. O kaotik ortamda yolculara bir şeyler satmaya çalışanlar, otobüsünü bulamayan yolcular, birden fazla kişiye satılan biletler vesaire hepsini anlatsam uzar gider. Aslında otogarda herkesin bir amacı var. Ancak ortada bir planlama yoksa bu amaçlara ulaşmak o kadar da kolay değildir.
Okullar Topkapı Otogarı kadar karışık değil ama düşünelim şimdi, çok başarılı öğretmenlerimiz var ancak gözlemim odur ki amaca uygun olarak doğru yapılmayan “planlamalar” sonucu öğretmenlerimiz enerjilerinin ve zamanlarının önemli bir bölümünü eğitim dışı işlere ayırmak zorunda kalıyorlar. Çoğu gereksiz raporlar, bürokratik işler, önüne gelen her kurumun okulları proje mezarlığına çevirmesi, eline bir sunum geçiren herkesin öğretmenlere eğitim vermeye kalkması gibi durumlar öğretmenlerimizi canından bezdirmiyor mu? Yöneticilerimiz farksız mı? Birkaç hafta önce bir ilkokul müdürümüz e-okul dahil sadece okulun işleri için kullanmak zorunda olduğu 20 den fazla farklı şifresi olduğunu söylerken lise müdürlerinde bu sayının arttığını da belirtmişti. O zaman eski Topkapı otogarına hoş geldiniz.
Güçlü okulun diğer bileşenleri
1) İnanç değişmeden hiçbir uygulama değişmez. Bu nedenle okul üyelerinin eğitimle ilgili doğru inançlara sahip olması hayati önemdedir. (“Örneğin okumak istemeyenleri zorla okulda tutmayalım” düşüncesinde olan bir yönetici veya öğretmenin çocuklar için okumak istememe kararının rasyonel bir karar olmayabileceğini bilmesi gerekir. Ayrıca bu öğrencilerin daha çok sosyo-ekonomik düzeyi düşük ailelerden geldiğini, daha önceki sınıflardaki aldığı eğitimlerin hazır-bulunuşluk düzeyine katkısının yetersiz kalmış olabileceğini bilmesi de gerekir.
2) Etkili (geliştirici, kolaylaştırıcı) liderlik,
3) Öğrenci gelişimlerini bilimsel yöntemlerle gözlemleyerek, her bir öğrencinin bütün gelişim düzeylerinin farkında olma
4) Özerk öğrenci, özerk öğretmen, özerk yönetici ve özerk okul
5) Güçlü okul Araştıran Okuldur. Öğretmen ve yöneticilerin eğitimle ilgili alan yazını takip edebilecek düzeyde araştırma okur-yazarlığı ve araştırma becerisi
6) Kendi sınıf düzeyinde araştırma becerisine sahip öğrenci
7) Öğrencilerin farklı gelişim alanlarını tetikleyebilecek, geliştirebilecek zengin bir öğrenme çevresi
8) Öğrencilerin kendi ülkesinde yaşamakla birlikte, dünyada ve büyük bir evrende yaşadığını idrak edebilecekleri bir küresel farkındalık
9) Kendi yeterliklerinin, ihtiyaçlarının, beklentilerinin, duygularının farkında olan öğrenciler
10) İşbirliği ve takım çalışması
Sonuç olarak okullar yaşayan organizmalardır ve tam da bu nedenle yukarıdaki yazdıklarımın önemli bir bölümü bugün için geçerlidir. En son “kaydet” simgesine bastıktan sonra yazdıklarımın bir bölümü eskimiş olabilir. Bu nedenle değişimin dinamiklerine sahip bireyleri ortaya çıkarabilecek nitelikte güçlü okullar yaratmamız gerekir.
Bu okullar hem kendilerinin hem içerisinde bulundukları ülkenin, hem de dünyanın geleceğine yön verebilecek bireylerin gelişiminin havzası, yatağı olacaklardır. Bu okulları yaratmak; Zor mu? Değil, Zaruri mi? Evet, Kadromuz var mı? Kesinlikle Gerçekten istiyor muyuz? Buna da evet dediğimize göre haydi şimdi kolları sıvama zamanı
KAYNAKLAR Dünya Bankası raporu (2018) https://openknowledge.worldbank.org/handle/10986/28340 http://www.elthamnorthps.vic.edu.au/home/
Prof. Dr. Mustafa YAVUZ
Araştıran Okul Akreditasyon ve Değerlendirme Merkezi Kurucusu
www.arastiranokul.org
Bu yazı yazarın ve yayıncının izinleriyle www.egitimveegitim.com internet sitesinden alınmıştır.