EĞİTİM, İSTİHDAM, ÜRETKENLİK, GİRİŞİMCİLİK

Anne babalar çocuklarının eğitimi için her zaman en iyi şartları oluşturmak isterler. Bu durum pek çok nedenden ötürü doğal ve olması gerekendir. Ancak bizim ülkemizin de içinde olduğu bazı toplumlarda bu durum istek olmaktan çıkıp bir ihtiyaç ve daha da önemlisi bir yarış haline gelmektedir.

Gelişmek zorunda olan ve ekonomisi dalgalanmakta olan ülkelerde (ülkemiz bu gruptadır) aileler çocuklarının gelecekte nasıl bir hayat yaşayacakları konusunda yoğun endişe duyarlar. Bu endişenin fikre bürünmüş hali ise çocuğumuzun ne meslek yapacağıdır. Doğal ve haklı olarak da çocuklarımızın seçeceği meslekte iş bulup bulamayacağı, ne kadar kazanacağı, hangi şartlarda çalışıp yaşayacağı beyinlerimizi kurcalar durur. Bütün bunların temel nedeni ise; genç nüfusun fazla olup iş bulma olasılığının düşük olmasıdır. Yani istihdam yetersizliğidir.

İşte eğitimde oluşturulan bütün yarışın sebebi budur. Hatırlar mısınız? 50 yıl önce liseyi bitiren her birey iş şansı ve rahat bir yaşam standardı yakalardı. 20-30 yıl önce bu durum üniversite mezunları için geçerli olabilmeye başladı. Ancak günümüzde durum o hale geldi ki ülkemizde üniversiteyi bitirmek, iş yada yaşam standardı kalitesi sunamıyor. Çünkü istihdam kaynaklarımız nüfusumuza yetmiyor. Sonuç olarak fikri sevelim yada sevmeyelim şöyle bir sonuç çıkıyor; Eğitim, istihdamı ve iyi standartlı bir yaşamı sağlayamıyor.

Yazının gelişiminden, içeriğin eğitime karşı ve eğitimin gereksiz olduğu ana fikrine sahip olduğu hissine kapılmayın lütfen. Vurgulamak istediğim eğitimin sokulduğu yarış ortamının bir netice ve başarı doğurmadığı gerçeğidir. Bunun nedeni evet nüfus istihdam oranındaki dengesizlik olabilir. Ama çözümü asla çocuklarımızın ilk, orta , lise ve hatta üniversite girişlerindeki yaşadıkları sınav yolu ile seçilme değil.

Ülkemizde o kadar çok üniversite açılıyor ki zaten öğrencilerin büyük çoğunluğu giriyor bir bölüme ve diploma düzeyinde bir mesleğe sahip oluyor. Ancak mezunların çok az kısmı mesleğini huzurlu ve keyifli bir şekilde icra edebiliyor. Geri kalan büyük çoğunluk ise işsizler ordusu olarak hayallerindeki hayatı yaşayamamanın hüznü ile baş başa kalıyor.

Çünkü istihdam kaynağı o kadar az ki, sadece kendini yetiştirmiş, iyi yabancı dil bilen, yaratıcılığı yüksek olan çocuklar sınırlı sayıda olan istihdamı dolduruyorlar. Bu noktada geriye dönüp bakılsa bu gençlere 10 yaşında, 14 yaşında hiç bir anlamı olmayan sınav kaygılarının boşu boşuna yaşatıldığı anlaşılacaktır. Tekrar dile getirmekte fayda var. Ülkemizdeki eğitim sürecinin istihdama katkısı neredeyse sıfır!

Eğitime karşı mı çıkalım? Elbette ki hayır. Çünkü çözüm eğitim sistemi ve içeriği ile eğitimden beklentilerimizle ilgili. Yaşadığımız zaman diliminde çocuklarımızın geleceği için malesef bu eğitim içeriği ve sistemi yeterli olmayacak onların gelecekleri için. Peki nedir onları günümüz Türkiye'sinde bir adım öne çıkaracak olan? Bu sorunun cevabı çok net; Üretim becerileri ve girişimcilik ruhları.

Herhangi bir katma değer üretemeyen veya girişimci kişiliği ile bu ürettiğini günlük hayata sokamayan gençlerimizin ne yazık ki gelecekte başarılı olma şansları çok az. İşte bu nedenle artık hem eğitimciler hemde aileler mevcut eğitim sistemimizin çocuklarımızın üretim becerilerini,girişimciliklerini arttırıcı ve destekleyici hal alması için çaba sarf etmeliler.

İlk, orta, lise çağındaki çocuklarımız üretebilmeyi nasıl öğrenirler? Özgür bırakın onları. Bırakın gitar çalıp bir melodi üretsinler, bırakın dans edip bir koreografi üretsinler, bırakın bir kağıda resim yapıp sanat üretsinler, bırakın tabletlerinde kod yazıp teknolji üretsinler, bırakın aşk şiiri yazsınlar sanat üretsinler, bırakın sohbet etsinler münazara etsinler fikir üretsinler...

Bu üretkenlik için en önemli başlangıç özgür olmaları ve özgür düşünebilmelidirler. İşte bu noktada eğitim sistemimiz devreye girmelidir. Çocuklarımızın üretme gücünü ve girişimciliğini arttıracak destekleyecek eğitim sistemi ve müfredatına ihtiyaç duymalıyız. Eğitimden beklentimiz bu olmalıdır.

Konunun geldiği bu noktada biz anne babaların yaşadığı en büyük kararsızlıklardan biri olan okul seçimi olayına da ışık tutmak mümkün aslında. Çocuklarımızı sınav başarısı olarak gören, havuzu olan otelcilik hizmeti gibi eğitim veren kurumları mı yoksa çocuğumuza, özgür bir ortamda üretken, doğayı çevreyi tüm canlıları seven, sosyal ve kendini ifade edebilen bireyler olmasında katkı sunan kurumları mı tercih edeceğiz?

Dr. Murat YILMAZ

Yorumlar
  • Fatma Bilgen Kocatürk
    Fatma Bilgen Kocatürk

    Değerli Murat Bey; Elinize, kaleminize ve yüreğinize sağlık olsun. Çok önemli bir konu hakkındaki görüşleriniz gerçekten doğruları yansıtıyor. Dileğim başkalarının da bu görüşte olabilmeleri. Çocuklarımız geleceğimiz; onların yaratıcılığını ve içindeki güzelliklerini yok etmeden yetiştirebilmeliyiz. Düşünebilen, mutlu çocuklar olabilmeleri için elimizden gelen herşeyi gerçekten yapabilmeli, egosu yüksek olacağına, farkındalığı yüksek, her koşulda ayakta durabilen, çözüm üretebilen çocuklar yetiştirme çabasında olmalıyız. Bu doğrultuda yazdığınız yazı çok önemli. Teşekkür ederim.

  • Murat Yılmaz
    Murat Yılmaz

    Hocam ben teşekkür ediyorum size ve Altın Eğitim Okullarına. Biz aileler için bu sureçte en önemli nokta eğitimden beklentilerimiz diye düşünüyorum. Eğitimden beklentilerimiz ise ilkeli kurumsal eğitim kurumları tarafından şekıllendirilmeli.

  • Tolga Özdemir
    Tolga Özdemir

    Murat Bey, eğitim gündeminin en yoğun tartışılan konusunda çok net ve açıklayıcı bir yazı kaleme almışsınız. Bir veli olarak bakış açınız, beklentileriniz ve farkındalığınız, bizim de kendimizi doğru anlatıyor olduğumuzun bir göstergesi diye düşünüyorum. Ufak bir ekleme yapmak istiyorum eğitim süreci içerisinde öğrenmeyi öğrenme ve teknoloji okur-yazarlığı çok önemli bir yere oturdu. Çocuklarımızın yaratıcılığını ve üretkenliğini ürüne dönüştürecekleri önemli bir mecra teknoloji. Bu güzel yazınız için tekrar teşekkür ediyorum.

 
#
Tamam