UZAKTAN EĞİTİM DÖNEMİNDE EBEVEYN RUH SAĞLIĞI

Eda kapıdan içeri koşar adımlarla bir o kadar yorgun bir şekilde girdi. Virüs endişesiyle, herzaman olduğu gibi banyoya yöneldi ve uzun bir temizlik seansı başladı. Bir yandan ellerini yıkıyor, bir yandan çocuklara sorular soruyordu. Henüz sarılmamışlardı. Dersine girdin mi? Ödevlerini aldın mı? Kardeşinle kavga etmediniz değil mi?Çocukların birbirini şikayet etmesine dayanılacak gibi değildi yine. “Neden anlaşamıyor bu çocuklar” diyerek elindeki havluyu sert bir şekilde çırparak yerine koydu ve mutfağa geçti. Akşam yemeği hazırlıkları yapıyordu, bir yandan televizyon açıktı. Akşam haberlerini dinliyordu. Salgın hastalıkta son durum neydi? Okullarla ilgili bir gelişme var mıydı?

Birazdan Ferhat gelecekti. Ev halkını selamladıktan sonra salondaki köşesine yerleşmeden önce akşam yemeği yenmeliydi. Ferhat yoğun çalışıyordu. Mesaileri, iş yükü nedeniyle epey yorgundu.

Çocuklar kendi aralarında yine tartışmaya başlamıştı. Eda, işte gergin bir gün geçirmiş, nefes alamadan eve gelmişti. Çorbayı, salatayı hazırlarken yükselen çocuk seslerinden sonra başı döndü ve sesi yükseldi: YETEEERRR!

Çocuklar ilk anda sessizleşti. Anneleri Eda yine herzamanki gibi gergindi.”Senin yüzünden”, “hayır, senin yüzünden” çekişmesi daha alçak sesle devam etti. O sırada kapı çaldı, çocuklar babalarını karşıladılar. Anne bir yandan akşam yemeğini hazırlıyordu. Herkes sofraya diye seslendi.

Ferhat ve çocuklar masaya sadece oturdular. Ellerinde kişisel telefonları, ekrana bakıyorlardı. Anne için bir anda herşey sessizleşti. Önce sesler silindi, sonra birbirine değmeyen gözleri fark etti. Boğazında bir yumru hissetti ve nasıl yalnız, yorgun ve hatta tükenmiş olduğunu fark etti. Omuzları iyice çöktü ve gözünden bir damla yaş geldi . Neden bunları yaşıyordu?

Salgın hastalık dönemindeyiz. Ebeveynlerin var olan sorunlarına yenisi eklendi. Salgın hastalık tehditidiyle birlikte, uzaktan eğitim sorumluluğu anne ve babaların sorumluluğuna dönüştü; belirsizlik, kaygı, korku, stres, hastalanma korkusu, hastalıkla damgalanma kaygısı bizi meşgul ediyor.

Bir yandan eskisi gibi, hayattan zevk alamadığmızı hissediyoruz. Sorumluluklar artıyor, hayatın keyifli kısmı azalıyor. Yorgunuz. dikkati toparlamada güçlük çekmenin yanı sıra artık ciddi olarak “karar yorgunluğu” yaşıyoruz. Bir yetişkin 24 saat içinde yaklaşık 1000-1500 defa karar alır. Salgın hastalık ve uzaktan eğitim döneminde bu sayı arttı ve deşarj olunacak aktiviteler azaldığı için yorgun hissetme, hatta tüknemiş hissetme duygusu tırmanışa geçti.

Eda içe kapanmıştı. Hüzünlüydü… Diğer yandan herşeyi mükemmel yapma duygusu onu bırakmıyordu. Herşeye yetişmeliydi, herşeyi dört dörtlük yapmalıydı. Çünkü potansiyel olarak herşeyi mükemmel yapacağına inanıyordu. Oysa dışarıdan kendine bir baksa 8 kollu ahtopot gibi, pek çok işi aynı anda yaparken kendini nasıl da unutuyordu.

Çalan telefona yanıt verirken, kaynayan çorbayı kontrol ediyor, çocukların “kırmızı 4’lü en minik legomu gördün mü anne” sorusuna oyuncağın yerini göstererek işaret ediyor, bir yandan yere damlamış lekeyi ayağıyla silebiliyordu. Hemen hemen her kadın gibi bu müthiş donanıma sahipti. Fakat güzel canını yorarken, 24 saatte kendine ayırdığı toplam süre 10-15 dakikayı geçmiyordu. O da iş yerinde aldığı kahve molasıydı.

Eda sağlıklı bencilliğin ne olduğunu unutmuştu. İçin için eşi Ferhat’ a sinirleniyordu. Beni anlamıyorsun Ferhat diyerek veryansın ediyordu genelde. Ferhat ise tartışmamak için bulunduğu ortamı terk etmeyi tercih ediyordu. Eda yalnız kaldıkça iyice öfkeleniyor, kendini bir sarmalın içindeymiş gibi hissediyordu.

  • Bu dönemde ihtiyacımız olan şey önce işbölümü. Yapılan araştırmalar ev hanımı ve çalışan kadınların günde ortalama 15 dakika- 30 dakika arası kendine zaman ayırabildiğini söylüyor.
  • Erkeklerin 24 saat içinde kendine ayırdıkları süre 6 saate kadar çıkıyor.
  • Erkeklerin ev işine katılım oranı ise Türkiye’ de ortalama 21 dakika

Eda, her işin sorumluluğunu üzerine almış, ev halkına müthiş bir konfor sunmuş, Ferhat’ı ve çocukları refaha davet etmişti. Kollektif alanda kimsenin sorumluluğu yok gibiydi. Mutfağı toplarken kendine bir çay yaptı. Eline kağıdı ve kalemi aldı, kocaman harflerle yazdı: OKSİJEN MASKESİNİ ÖNCE KENDİNE TAK!

Suçlu yoktu. Her işe yetişmenin getirdiği bir sonucu yaşıyordu. Kararlarını sıraladı.

  • Biraz yavaşla
  • İşten telaşla eve gelme.
  • Sevdiğin müzikleri dinle ve biraz daha fazla yürü
  • Güneşe çık
  • Sağlığına özen göster
  • Kuaföre düzenli olarak git

Evdeki rol dağılımında bir kişi ne kadar aktif olursa, diğer eş ve aile üyeleri pasifleşir ve hangi ilişki biçimi olursa olsun, ilişkiyi herzaman pasif olan taraf yönetir. İlişki pasif tarafa göre yol alır. Örneğin ev işine katılmayan aile üyelerinin de sorumluluklarını yerine getirmek gibi…

Eda ailesiyle konuşmaya karar verdi. Ferhat’ tan akşam yemeğinde görev almasını isteyecekti. Çocuklarda masaya bir katkıda bulunurdu mutlaka. Listeye ekledi: İŞ BÖLÜMÜ YAPILACAK

Çocuklar odasını toplayıp, düzenleyebilirdi. Ev işlerinde eşiyle yeni bir iş bölümü yapılması iyi bir fikirdi. Listeye ekledi Eda;

  • İş bölümü yapılacak
  • Çocuklara yeni kurallar hatırlatılacak
  • Her çocuğun düzenli ve sürekli yaptığı bir iş olacak. Odayı süpürme, toz alma, yastıkları düzenleme gibi.

Eda kararlıydı. Olmamış diyerek yapılan işi tekrar yapmayacaktı. Eda kararlıydı. Yargılayıcı, aşağılayıcı, suçlayıcı bir dil kullanmayacaktı. Ferhat’la konuşmaya karar verdi. Ama çocuklar halen ayaktaydı, geç olmuştu, yorgundu herkes. Acaba çocuklar geç mi uyuyordu? En son ne zaman Ferhat’ la çok gülmüştü, eğlenmişti? Listeye ekledi. ANNE BABA SAATİ UYGULA

Çocuklar uyduktan sonra Ferhat’ la konuşmaya karar verdi. Beklentisini tek tek anlattı. Suçlayıcı olmadan, öfkelenmeden konuştuğu zaman mesajının yerine ulaştığını biliyordu. Ferhat dinleyince hak verdi. Karşısında kararlı, kendinden emin bir kadın vardı. Eşinin mutluluğunun ailenin mutluluğunu belirlediğini çok iyi biliyordu. Hani derler ya “happy wife = happy life” Eda’yı sözünü kesmeden dinledi. Çok yorgun bakıyordu hayat arkadaşı. O an bunda payının olma ihtimalini düşündü. Şimdiyi, geleceği… Dinlerken hepsini düşündü. İçinde olan ama belli etmediği kaygılarını, korkularını ve stresi Eda bir bir dile getiriyordu zaten. İyi ki de dile getiriyordu. Sahi, en son ne zaman birbirlerini dinlemiştiler? Dinlemek iyi geldi. Eda’yı öptü. Haklısın Eda dedi, haklısın. Bundan sonra hayata hepimiz daha çok katılacağız.

Eda, hayata yeni, işbirlikçi, pozitif iletişim odaklı bir şekil vermişti. Ertesi gün keyifle kahvesini yudumlarken yaptığı listenin sonuna kocaman harflerle yazdı: VAZGEÇME!

Yazarın izni ile yayınlanmıştır. Aylin ÇALIŞKAN'ın diğer yazıları için http://aylinanne.com sitesini ziyaret edebilirsiniz.

 
#
Tamam