İLİŞKİ TEMELLİ OKULLAR

Öğrenmenin gerçekleşmesi için var olan içsel kaynaklar, bir başka deyişle çocuğun sahip olduğu bilgi ve deneyimini kullanma becerisi ilişkilerden etkilenir. Paylaşılan normlar, rutinler ve değerlerle tasarlanmış öğrenme ortamlar, güvenli alanlar yaratır. Böylece merak, keşif ve üretkenlik gelişir.

İlişkilerin çocuk yetiştirme alanındaki önemi eğitimciler, bakım verenler veya araştırmacılar için yeni bir bilgi değildir. Gelişimi destekleyici ilişkiler, sağlıklı büyümeyi ve öğrenmeyi harekete geçirir. Okullarda güvenli ilişkilere sahip olmak, sadece yetişkinlerin çocuklara iyi davranması anlamına gelmez. Aynı zamanda çocukların kendilerini geliştirmek için bu ilişkilerden beslenmeleri anlamına gelir. Okullarda olumlu iklim çocukların yalnızca bilişsel değil duygusal derslerine de rehberlik edilmesinden geçmektedir. Olumlu okul iklimi ve normları birlikte oluşturmak; adil ve tutarlı rutinlere sahip olmak güçlü bir aidiyet duygusu yaratır. Böylece öğrenme alanları öz-yeterliğe sahip, kendinden emin ve kendi kendini yöneten öğrenenler ve insanlar olmak için yetiştirildikleri bir yer haline gelir. Eğitimciler olarak amacımız bu yeterliklere sahip çocuklar yetiştirmektir. Ancak bugünün yetişkinleri olarak iç disiplinin kaynağında, çocukluğumuzda hayatımıza dokunan öğretmenlere karşı duyduğumuz bağlılık ve sağlıklı bir mahcubiyetin de olduğunu unutmamak gerekir. Sevgi ve bağlılığın kendisi, çoğu zaman davranış düzenlemede doğal bir sınırdır. Çocuklar öğretmenlerine verdiği değerden dolayı sorumluluklarını yerine getirmek istediklerini sık sık söylerler.

Çocuklar büyüdükçe bağ kurma ihtiyacı azalmaz aksine artar. Araştırmalara göre çocukluk ve ergenlik döneminde en az bir yetişkin ile kurulan olumlu ilişkiler, stres ve travmanın etkilerine karşı koruyucu etkiye sahiptir. Duygusal güvenlik sağlayan bu ilişkiler, kaygıyı azaltır, güveni destekler, tutarlılığın temsili olur. İlişkinin kendisi, olumlu sosyal davranışlar model olur, çocuğun ihtiyaçlarını anlayıp yanıt vermelerini sağlar.

İyileşme, çocukların duyulduğu, tanındığı ve kim olduğunu gösteren şeyler hakkında takdir edildiği bir ortamlarda mümkün olur. Ancak ilişkiler her zaman gelişimi destekleyici olmaz. Çocuklar önemli bir sıkıntı ile karşılaştıklarında veya bir travma yaşadıklarında hem beyinleri hem de bedenleri stresin biyolojik mekanizmalarından etkilenir. Tehdit devam ederse stres toksik hale gelir. Stres tepkisinin bir parçası olan kortizol ve adrenalin artışı ile duyusal hassasiyet ve kaygı tetiklenir. Bu durum öğrenme ve odaklanma için bir engeldir. Kısaca ilişkiler destekleyici olmadığında, beyin mimarisinin doğal gelişimi olumsuz etkilenebilir.

Beyin, rutini seven bir tahmin makinesidir; işler düzenli olduğunda sakindir ancak belirsizlikle karşılaşıp ne olacağını tahmin edemediğinde huzursuzlanır. Zihnimiz gün içinde bilinçli ya da bilinçsiz sayısız tahminde bulunur. Gün içindeki pozitif, tutarlı rutinler beynimizin bir sonraki adımı tahmin etmesine izin verir, bu da yeni bilgileri işlemek için gerekli bilişsel yükü taşıyabilir, yeni bilgiyi öğrenme süreci hızlanır. Ancak, ortam kaotik ve öngörülemez ise, beyin odaklanma, konsantre olma ve hatırlama konusunda zayı ar. Kaygı ve stres öğrenmenin önündeki engeldir çünkü beyni endişe ve korkuyla meşgul eder.

Beyin mimarisinin gelişimi yalnızca bebeklik döneminde değil okul yılları boyunca devam eder. Çocukların yalnızca aileleri ile değil, akranları ve öğretmenleriyle kurduğu ilişkiler de beyinlerinde niteliksel değişiklikler yaratır. Okul ikliminde çocukların öğrenme ve gelişimini bütünsel yaklaşımla desteklemenin etkili araçlarından biri de duygu koçluğu yaklaşımıdır. Duygusal zekâ becerilerini geliştirmek hakkında destek sağlayan duygu koçluğu yaklaşımı negatif ve yoğun duygular içerisindeyken çocukların duygularını düzenlemesine yardımcı olur. Öğretmenlerin olumlu iklimi koruyabilmeleri için sağlıklı sınırlardan yararlanır. Ayrıca, onların duygusal deneyimlerini onaylar ve karar vermeleri için cesaret verir. Zengin deneyim sağlayan öğrenme ortamları ve duygu koçluğu sayesinde çocuklar sorumluluklarını tek başına gerçekleştirebilir ve yeni sorumluluklar alabilecek hale gelirler. Duygu koçluğu yaklaşımını esas alan ilişki temelli okullar, eğitimcilerin çocukları tanımasına ve ailelerle işbirliği yapmasına olanak tanır.

Bu okulların ortak özellikleri; duygu odaklı gelişimsel ilişkiler, güven ve aidiyet sağlayan ortamlar, zengin öğrenme deneyimleri ile bilgi ve beceri gelişimi, yaşam becerilerinin desteklenmesi olarak sıralanabilir. Güvenli öğrenme ortamların yanı sıra duygu koçluğu, özellikle olumlu sonuçlar gösterdiği kanıtlanmış uygulamalarla sosyal ve duygusal beceriler kazandırır. Çocukların gün boyu duygularının ve etkileşimlerinin nabzını tutmak, birbirlerinin nasıl hissettiklerini anlamalarına, birbirlerini dinlemelerine ve esnek olmalarına yardımcı olur. Güvenli öğrenme ortamları tasarlamak için kullanılan uygulamalar şöyle sıralanabilir:

• Eğitimcilerin birlikte belirlenen normları tutarlı ve akıllıca kullanmaları • Sorumluluk veren ve takım olmayı destekleyen rutinler • Travma belirtilerine karşı ek kaynakların kullanımı • Önyargılar ve farklılıklara saygı hakkında farkındalık çalışmaları • Saygı, nezaket ve sorumluluk gibi ortak değerler ve normları kullanmak • Düzeni ve olumlu etkileşimleri destekleyen rutinler • Güçlü bir birliktelik ve okul içinde aidiyet duygusu • Yansıtmayı ve yaşam becerilerini geliştiren deneyimler • Gergin anlar için önceden belirlenmiş gerilimi azaltma uygulamaları • Çatışma yönetimine karşı onarma girişimleri ve arabuluculuk Güvenli öğrenme ortamlarının temel aldığı davranış düzenleme politikaları şöyledir: • Tutarlı beklentilere sahip olmak • Uygun davranışı ve çabayı takdir etmek • Uygunsuz davranışın ardındaki nedenleri anlamak • Çocuğun onurunu korumak, övgüden yararlanmak • Kabul gören davranışların modellenmesi • Çözüm için farklı seçenekleri birlikte üretmek İlişkilerin yanı sıra zor zamanların yarattığı duygularla baş etme yollarından biri de üretkenliktir.

Çocuğun; merakının peşinden giderek keşfetmesi, akranlarıyla beraber yaparak öğrenme yollarını bulup keyif alması güvenlik hissinin geri gelmesine destek olur. Duygu koçluğu yaklaşımını esas alan ilişki temelli okullar 21. Yüzyıl eğitim yaklaşımlarının genel özelliklerinden işbirliği, yansıtma, eleştirel düşünme ve problem çözmeyi geliştirecek yöntemleri kullanır. Bu nedenle, proje temelli öğrenme modelleri ve disiplinler üstü yaklaşımlarla uyumludur. Pek çok araştırma, okullarda olumlu iklimin bir başka deyişle kurum içinde kabul, yakınlık ve güven içeren ilişkilerin akademik başarıya etki eden faktörlerden biri olduğunu göstermektedir. Güven veren destekleyici ilişkiler, çocuğun kim olduğunu, neler yapabileceğini, diğer insanlar için nasıl ve neden değerli olduklarını görmelerini sağlar. Kısaca okul ortamının sağladığı güvenli ilişkiler ve duygusal destek 21. Yüzyıl eğitim anlayışının anahtarıdır. Öğrenme alanlarında başarma hissinin iyileştirici gücü vardır. Çocuklar, ilgi alanlarını ve potansiyellerini keşfetmek için yaşam deneyimlerini referans alırlar.

Bu yazı Türkiye Özel Okullar Derneği'nin izniyle yayınlanmıştır. Derginin diğer makaleleri için https://www.tozok.org.tr/Dergi/Ekim2021/58_Sayi.pdf 

Kaynakça Gueldner, B. A., Feuerborn, L. L., & Merrell, K. W. (2020). Social and emotional learning in the classroom: Promoting mental health and academic success. Guilford Publications. Gus, L., Rose, J., & Gilbert, L. (2015). Emotion coaching: A universal strategy for supporting and promoting sustainable emotional and behavioural well-being. Educational & Child Psychology, 32(1), 31-41. Jones, S. M., Bailey, R., & Jacob, R. (2014). Social-emotional learning is essential to classroom management. Phi Delta Kappan, 96(2), 19-24. Positive Discipline in the Classroom, 3rd Ed. Jane Nelsen, Lynn Lott, Stephen Glenn. Three Rivers Press, NY 2000.

 
#
Tamam